28 Ağustos 2009 Cuma
BU YAZ KESFETTİGİM MUHTESEM TATLAR!
İlki yaz başında bir arkadaşımın tavsiyesiyle yediğim Tokat Katmer'i... Balla muhteşem oldu. Pekmezle, beyaz peynirle ya da krem çikolatayla da denenebilir.
27 Ağustos 2009 Perşembe
Kucuk bir tatil zamanım geldi.
26 Ağustos 2009 Çarşamba
MUM ALEVİ İLE OYNAYAN KEDİNİN ÖYKÜSÜ
O evde bir kedi vardı.
Geceler indiğinde kendi havasında
Mum yanar, kedi de oynardı.
Mumun yandığı gecelerden birinde
Kedi oyunlarına daldı.
Oyun arayan gözlerinde
Mumun alevi yandı,
Baktı,
Mumun titrek alevinde
Oyuna çağıran bir hava vardı.
Oyunlarını büyüten kedi büyüdü
Kendi türünde çocukcasına,
Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
Bir baktı, bir daha, bir daha baktı
Mumun alevinin dalgalanmasına
Uzandı bir el attı.
Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı...
İlk kez gördüğü mumun yakmasına
İnanmayacaktı.
Kedi oyunlarında büyüyordu,
Mum, üşüyordu yanmalarında.
Zaman ikili yürüyordu
Aralarında.
Bir ayrışım görünüyordu
Birinin yanmalarında
Öbürünün oynamalarında.
Kedi oyunlarında büyüyordu,
Yitirerek gitgide oyunlarını.
Mum küçülüyordu yanmalarında,
Yitirerek gitgide yakmalarını.
Oynarken büyüyen kedi yanacak,
Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
Büyüyen yana yana anlayacaktı.
Bir mumun yanmasından
Ve bir kedi oyunundan
Kaldı sonunda
Bir gecenin tam ortasında
Bir evin bir odasında
Göz-göze susan
İki insan.
Mum yandı bitti
Kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
Suskun uykusuzluklara.
O iki insandan, sonunda
Birinin anılarında kedi,
Birinin dalmalarında mum
Kaldı gitti.
Nerede bir mum yansa şimdi,
Nerede oynasa bir kedi,
Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...
Bugün dün gibi oluyor,
Dün bugün gibi.
Mum ellerimi tırmalıyor,
Belleğimi yakıyor kedinin elleri.
22 Ağustos 2009 Cumartesi
Havuz sefalarimin sonu yaklasirken...
21 Ağustos 2009 Cuma
Kıssadan hisse
20 Ağustos 2009 Perşembe
Ajda nostalgia!
Cok fazla sevdigim sarkisi var. Ajda'nin kendisi de benim icin cok ozel. Evde annemin aldigi plaklar arasinda vardi cooook yillar once. O yillardan beri (estetik ameliyatlardan bahsetmiyorum), kendini her daim yenileyen, formunu koruyan, estetik, esprili cok ozel bir kadindir Ajda. Seviyorum seni. Aksam Harbiye'de Ajda konserine gidiyorum. Bu heyecanli anlatisim ondan... Asagidaki sarkilari da dinlemek gerek :)
19 Ağustos 2009 Çarşamba
''Sana ihtiyacim var, gel'' diyebilmekmis guclu olmak!
Herkesin mutlu olmak icin baska bir yolu varmis,
Kendi yolumu cizdigimde anladim.
Bir tek yasanarak ogrenilirmis hayat, okuyarak, dinleyerek degil.
Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim.
Yureginde ask olmadan gecen her gun kayipmis,
Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim.
Aci doruga ulastiginda gozyasi gelmezmis gozlerden,
Neden hic aglamadigini anladim.
Aglayani guldurebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
Gozyasimi kahkahaya cevirdiginde anladim.
Bir insani herhangi biri kirabilir,ama bir tek en cok sevdigi, acitabilirmis,
Cok acittiginda anladim.
Fakat, hak edermis sevilen onun icin dokulen her damla gozyasini,
Gozyaslariyla birlikte sevincler terk ettiginde anladim.
Yalan soylememek degil, gercegi gizlememekmis marifet,
Yuregini elime koydugunda anladim.
''Sana ihtiyacim var, gel! '' diyebilmekmis guclu olmak,
Sana ''git'' dedigimde anladim.
Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis sevmek,
Git dediklerinde gittigimde anladim.
Sana sevgim simarik bir cocukmus, her dustugunde ziril ziril aglayan,
Buyuyup bana simsIki sarildiginda anladim.
Ozur dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
Gercekten pisman oldugumda anladim.
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis,
Sevgi dolu yureklerin gururu olmazmis,
Yuregimde sevgi buldugumda anladim.
Olurcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermis bir gun affedilmeyi,
Beni af etmeni olurcesine istedigimde anladim.
Sevgi emekmis,
Emek ise vazgecmeyecek kadar, ama ozgur birakacak kadar sevmekmis...
18 Ağustos 2009 Salı
Kurbaga dede hos geldin evimize!
PandoMIM
Gercek guzelligi ne kadar uzaktan tanirsiniz?
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Kissadan hisse!
SEVGİYİ YAŞAYANLAR/PAYLAŞANLAR
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasinda ne fark vardir? Şöyle demiş:
"Bakin göstereyim".
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanlari çağirarak onlara sofra hazirlamiş. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sicak çorbalar gelmiş ve arkasindan derviş kaşiklari denilen bir metre boyunda kaşiklar. Ermiş davetlilere şöyle demiş:
"Bu kaşiklarin ucundan tutup öyle yiyeceksiniz."
Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşiklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağizlarina. En sonunda bakmişlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmişlar sofradan. Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağiralim yemeğe. Yüzleri aydinlik, gözleri sevgi ile gülümseyen işikli insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşiğini çorbaya daldirip, sonra karşisindaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmişlar sofradan.
"İşte, kim ki gerçek sofrasinda yalniz kendini görür ve doymayi düşünürse, o aç kalacaktir ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir. Şüphesiz ve şunu da unutmayin, gerçek pazarinda alan değil, veren kazançtadir daima."
Beklenti denen ne udugu belirsiz mahlukat!
"Beklentisiz sevmeyi denediniz mi? "bugün telefon etmedi" demeden, "şu an nerede acaba?" diye kendi kendinizi yemeden, "yaş günümü hatirlayacak mi acaba?" diye bir beklenti içine girmeden... onu yersiz kiskançliklara boğmaktan ve kendinizi yipratmaktan vazgeçebildiniz mi? oysa ansızın çalan bir kapida, onu karşinizda görmek ne güzeldir? beklemediğiniz bir anda hediye almak... ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajinin tadina varmak. siz istediğiniz için değil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar? ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi? "bugün beni hatirlamadi" yerine "hiç beklemiyordum senin geleceğini" diyebilmek ne güzeldir... onu boğmadan, kendinizi boğmadan sevebilmek ne güzeldir... yapilmamiş davranişlar, söylenmemiş sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi aşk çikmazinda kaybedeceğinize, hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu olmak. beklentisiz sevin... onu sevdiğiniz, onun da sizi sevdiği için sevin... sevgiye karişan "beklenti" denen illeti hemen silin yasaminizdan... göreceksiniz ki, o zaman aşk, arkadaslik başka bir güzel... göreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik... ben, beklentisiz seviyorum... onun nerede olduğunu merak etmiyorum... "beni bugün neden aramadi" diye geçirmiyorum içimden, aramadiği zamanlarda... geleceğe dair hayallerim de yok zaten... onun yanimda olduğu anlar o kadar değerli, o kadar kiymetli ki... gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari... beklentisiz seviyoruz... sevdiğimiz için seviyoruz... hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... anlik seviyoruz...deneyin... beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün..."
Alıntıdır.
14 Ağustos 2009 Cuma
Dunya gozuyle bi madonna konseri gormek
isterim ki gelsin, gidelim yasayalim bu konseri. bu gece bir sarkisi takildi dilime 4shared'den indirdim hemen, nedense yokmus listemde. sozlerini de dusundum, soyledim birkac kere. cok sevdigimi hatirladim. bana cok anlamli geldi. gece oldu yine bir haller oldu bana...
Live to tell...
I have a tale to tellSometimes it gets so hard to hide it well
I was not ready for the fall
Too blind to see the writing on the wall
A man can tell a thousand lies
I've learned my lesson well
Hope I live to tell
The secret I have learned, 'till then
It will burn inside of meI know where beauty lives
I've seen it once, I know the warm she gives
The light that you could never seeIt shines inside, you can't take that from me
The truth is never far behind
You kept it hidden well
If I live to tell
The secret I knew then
Will I ever have the chance again
If I ran away, I'd never have the strength
To go very far
How could they hear the beating of my heart
Will it grow cold
The secret that I hide, will I grow old
How would they hear
When would they learn
How would they know
İtalya Seyahatnamesi: Bölüm 2 / Venedik 1
Marco Polo havaalanına iner inmez sıcak hava yanagimi yaladi. Bavulumuzu alip otobüse yerlestigimizde, gozumun onune Venedik'le ilgili kafama kazinan kareleri canlandirmaya calistim. Gecen sefer Venedik Festivali'ne denk gelmistim. Tam bir tiyatro sahnesiydi Venedik. Maskeler, turist kafilelerini goz ucuyla izliyor, kendilerine cekmek icin binbir turlu cilveyle isildiyorlar. Koprunun uzerinde bir ressam, manzarayi resmediyor. Hatta o anı fotoraflamis, yarismaya bile yollamistim. Oldukca basariliydi o zamanin gozuyle...
Kotu olmasaydi iyiyi taniyabilir miydik?
Bazi insanlar ne kadar dusuncesiz, saygisiz, anlamsiz, faydasiz, guvensiz, samimiyetsiz, degersiz, duyarsiz, hayirsiz, inancsiz, kafasiz, meymenetsiz, nursuz, ölçüsüz, patavatsiz, sevimsiz, tutarsiz, ugursuz, vicdansiz...
Sangria Mamma Mia!
İstiklal’de ekolojik urunler satan Ambar’dan 12 TL’ye temin edilebileceginiz bu enfes İspanyol ickisini isterseniz evde de kolaycacık hazırlayabilirsiniz. Ev partileri icin kocaman bir canakta buzla servis edersiniz Sangria'yı, mukemmel olur.
Tarif:
1 limon
1 portakal
35 cl rom
100 gr toz seker
70 cl kırmızı sarap
1 ½ bardak portakal suyu
Bir canak icinde rom, sarap ve portakal suyunu karistir,
Birkac dakika dinlendir, karisima sekeri ekle, eriyene kadar karistir
Portakal ve limonun kabuklarini soy, ince halkalar halinde dilimle, karisima ekle
Yarim saat kadar oda sicakliginda beklet, daha sonra agzini kapatip buzdolabinda en az 6 saat beklet
Servisten once karisima buz ekle
Alkol derecesini dusurmek isteyenler biraz daha portakal suyunu tahta kasikla karisima ekleyebilir.
Cok sevdigim Trainspotting filminin en guzel soundtrack’lerinden biri olan Perfect Day’de de Sangria’nın adi gecer... Yaziya bu sarkinin yasattigi huşu haliyle son verelim...
Perfect Day / Lou Reed
Just A Perfect Day,
Drink Sangria In The Park,
And Then Later, When It Gets Dark,
We Go Home.
Just A Perfect Day,
Feed Animals In The Zoo
Then Later, A Movie, Too,
And Then Home.
Oh It's Such A Perfect Day,
I'm Glad I Spent It With You.
Oh Such A Perfect Day,
You Just Keep Me Hanging On,
You Just Keep Me Hanging On.
Just A Perfect Day,
Problems All Left Alone,
Weekenders On Our Own.
It's Such Fun.
Just A Perfect Day,
You Made Me Forget Myself.
I Thought I Was Someone Else,
Someone Good.
Oh It's Such A Perfect Day,
I'm Glad I Spent It With You.
Oh Such A Perfect Day,
You Just Keep Me Hanging On,
You Just Keep Me Hanging On.
You're Going To Reap Just What You Sow,
You're Going To Reap Just What You Sow,
You're Going To Reap Just What You Sow,
You're Going To Reap Just What You Sow...
13 Ağustos 2009 Perşembe
ABLAM MUTLU YILLAR!
Mitolojik kahramanlar gunumuzde n'aparlar?
Mitolojik hikayelere oldum olasi merakim vardir. Elime gectikce okurum bu olaganustu tanri ve tanricalarin maceralarini. Dinlerden once, kesiflerden, buluslardan daha once, tabiat olaylarini aciklamak icin, bir guce baglanmak ve felaketlerden korunmak icin uretilmiş bu mitler, insanoglunun caglar oncesinden bile ne kadar yaratici oldugunu gozler onune seriyorlar.
Bugun yine karistiriken markalara isim olarak konulmuş mitolojik kahramanlarin gorev ve yetenekleri dikkatimi cekti. İşte marka olan birkaç tanri-tanrica...
Bellona (Mobilya)- Romalı’ların Zafer Tanrıçası.
Juventus (Futbol takımı) - Gençlik Tanrıçasının adı.
Kybele (Maya-kadın iç giyim) - Roma ve eski Anadolu mitolojisinde Tanrıların anası.
Luna (Margarin) - Romalıların Ay Tanrıçasına verdikleri ad.
Nike (Spor malzemeleri)– Yunan Mitolojisinde Zafer Tanrıçası. (Yandaki - Nike sporda hızı vurgulamak amaciyla kanatli bir tanriçayi secmis alameti farika olarak kendine)
Eros (erkek iç çamaşırı)– Aşk tanrısı