28 Ağustos 2009 Cuma

YORUMSUZ




BU YAZ KESFETTİGİM MUHTESEM TATLAR!

KATMER
İlki yaz başında bir arkadaşımın tavsiyesiyle yediğim Tokat Katmer'i... Balla muhteşem oldu. Pekmezle, beyaz peynirle ya da krem çikolatayla da denenebilir.

SPRITZ
Bir diğeri, Venedik'e has farklı bir içki. İsmi Spritz. Yalnızca burada var, İtalya'nın herhangi bir yerinde arasanız da bulamıyorsunuz.

Spritz, beyaz şarap ya da
Prosecco şarabı, biraz Apero veya Campari, biraz maden suyu, içine bir dilim portakal veya bir adet zeytin konularak ve martini bardağında içiliyor.

BABA
Sıradaki yeni tat Napoli'den Baba tatlısı. Bizim şambaba tatlısı mantığında ama genelde tezgahtan al-ayak ustu atistirmalik bir sey.
Yani bizim sambaba kadar ballı değil. Yolunuz duserse yemeden donmeyin.

MELONCELLO
Limoncello'yu cok seven biri olarak, bana gore yemekten sonra hazmettirici (digestive) olarak tercih edilebilecek bir diger likor de İtalya'da yeni icat Meloncello...
Mantik ayni. yalnizca limon yerine kavundan yapiyorlar. Ben ikisinden de getirdim. Buzlukta bekletilip icildinde tadina doyum olmuyor. Kısacası içene yeryüzünde cenneti yasatiyor.



ANALI KIZLI VE TAŞ KADAYIF
Cihangir'deki Tiyek'te en güzelini bulabileceğiniz bu iki Adana lezzeti beni benden aldı götürdü.
Sevgili Gül ablanın ellerine sağlık.
http://www.cihangirlink.org/places/tiyek-lokanta/


27 Ağustos 2009 Perşembe

Kucuk bir tatil zamanım geldi.



Kendi basima ya da eslik etmek isteyen biri cikarsa bana 3-5 gunluk bir kafa izni vermek istiyorum kendime... birkac yer var aklimda, guzelim yaz gunleri sona ermeden biraz kacmam lazim artik. bir proje var, 2 hafta sonraya sunumunu yapacagimiz yani eylul'un 2. haftasi uygun olabilir. kendimi ona gore planliyorum.
Assos, Bozcaada, Alacati, Kazdagi... Hangisi olursa olsun, soyle doğal bir plaj olsun, agustos bocukleri otsun, katmer-ayran yiyeyim, gece gec vakte kadar oturup ay isiginda keyif yapayim... ahh ahhh... insallah.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

MUM ALEVİ İLE OYNAYAN KEDİNİN ÖYKÜSÜ

Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında.

O evde bir kedi vardı.

Geceler indiğinde kendi havasında

Mum yanar, kedi de oynardı.

Mumun yandığı gecelerden birinde

Kedi oyunlarına daldı.

Oyun arayan gözlerinde

Mumun alevi yandı,

Baktı,

Mumun titrek alevinde

Oyuna çağıran bir hava vardı.


Oyunlarını büyüten kedi büyüdü

Kendi türünde çocukcasına,

Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü

Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.

Bir baktı, bir daha, bir daha baktı

Mumun alevinin dalgalanmasına

Uzandı bir el attı.

Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı...

İlk kez gördüğü mumun yakmasına

İnanmayacaktı.


Kedi oyunlarında büyüyordu,

Mum, üşüyordu yanmalarında.

Zaman ikili yürüyordu

Aralarında.

Bir ayrışım görünüyordu

Birinin yanmalarında

Öbürünün oynamalarında.


Kedi oyunlarında büyüyordu,

Yitirerek gitgide oyunlarını.

Mum küçülüyordu yanmalarında,

Yitirerek gitgide yakmalarını.


Oynarken büyüyen kedi yanacak,

Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.

Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,

Büyüyen yana yana anlayacaktı.


Bir mumun yanmasından

Ve bir kedi oyunundan

Kaldı sonunda

Bir gecenin tam ortasında

Bir evin bir odasında

Göz-göze susan

İki insan.


Mum yandı bitti

Kedi büyüdü gitti.

oyunlar karıştı gecelerde

Suskun uykusuzluklara.


O iki insandan, sonunda

Birinin anılarında kedi,

Birinin dalmalarında mum

Kaldı gitti.


Nerede bir mum yansa şimdi,

Nerede oynasa bir kedi,

Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...

Bugün dün gibi oluyor,

Dün bugün gibi.

Mum ellerimi tırmalıyor,

Belleğimi yakıyor kedinin elleri.


ÖZDEMİR ASAF

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Havuz sefalarimin sonu yaklasirken...

Ne cok sey var dusunecek. yalniz kaldigim anlar bu yuzden cok degerli. bugun havuzda yine neler geldi neler gecti kafamdan. anlam veremedigim, cozup sonuca ulastiramadigim, arayip konusup acikliga kavusturamadigim bir seyler var kafamda. her seye ragmen mutluydum bugun. ruzgarli ve gunesliydi hava. tekneler ve martilar dolasiyordu etrafta. bir sure tek basimaydim, evimin havuzunda gibi... tek basima yuzdum. yaz bitecek diye uzuluyorum bu nedenle. bu sene kendim icin yaptigim en iyi seydi havuz uyeligim. bana bu akli veren ibrahim eke'ye ne kadar tesekkur etsem az...

21 Ağustos 2009 Cuma

Kıssadan hisse



Başıboş bir halde yaşayan fakat o halinde Allah'ı arayan kimsenin tutumu,
Kur'an okuyan fakat gönlü Allah'ta olmayan kimseden hayırlıdır.

Hacı Bektas Veli'nin Vasiyetnamesi'nden

20 Ağustos 2009 Perşembe

Ajda nostalgia!


Cok fazla sevdigim sarkisi var. Ajda'nin kendisi de benim icin cok ozel. Evde annemin aldigi plaklar arasinda vardi cooook yillar once. O yillardan beri (estetik ameliyatlardan bahsetmiyorum), kendini her daim yenileyen, formunu koruyan, estetik, esprili cok ozel bir kadindir Ajda. Seviyorum seni. Aksam Harbiye'de Ajda konserine gidiyorum. Bu heyecanli anlatisim ondan... Asagidaki sarkilari da dinlemek gerek :)




19 Ağustos 2009 Çarşamba

''Sana ihtiyacim var, gel'' diyebilmekmis guclu olmak!



Bunca zaman bana anlatmaya calistigini, kendimi buldugumda anladim.
Herkesin mutlu olmak icin baska bir yolu varmis,
Kendi yolumu cizdigimde anladim.
Bir tek yasanarak ogrenilirmis hayat, okuyarak, dinleyerek degil.
Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim.
Yureginde ask olmadan gecen her gun kayipmis,
Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim.
Aci doruga ulastiginda gozyasi gelmezmis gozlerden,
Neden hic aglamadigini anladim.
Aglayani guldurebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
Gozyasimi kahkahaya cevirdiginde anladim.

Bir insani herhangi biri kirabilir,ama bir tek en cok sevdigi, acitabilirmis,

Cok acittiginda anladim.

Fakat, hak edermis sevilen onun icin dokulen her damla gozyasini,
Gozyaslariyla birlikte sevincler terk ettiginde anladim.
Yalan soylememek degil, gercegi gizlememekmis marifet,
Yuregini elime koydugunda anladim.
''Sana ihtiyacim var, gel! '' diyebilmekmis guclu olmak,
Sana ''git'' dedigimde anladim.
Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis sevmek,
Git dediklerinde gittigimde anladim.

Sana sevgim simarik bir cocukmus, her dustugunde ziril ziril aglayan,
Buyuyup bana simsIki sarildiginda anladim.
Ozur dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
Gercekten pisman oldugumda anladim.
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis,
Sevgi dolu yureklerin gururu olmazmis,
Yuregimde sevgi buldugumda anladim.
Olurcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermis bir gun affedilmeyi,
Beni af etmeni olurcesine istedigimde anladim.
Sevgi emekmis,
Emek ise vazgecmeyecek kadar, ama ozgur birakacak kadar sevmekmis...


Can Yücel yazmis, ben de anlamli buldum, anlamaya calistim bu yaziyi... Anladim, anlami cozdum.

18 Ağustos 2009 Salı

Kurbaga dede hos geldin evimize!

Cilgin kurbaga koleksiyoncusu Beste'nin kendi gibi kacik ablasi Deniz dev bir kurbagayla cika gelmis... Yumusacik, gece sarilmalik, uyumalik. Evimizin en buyugu oldu, otoritesinden dolayi kendisine "Dede" ismini verdim. (koltukta oturan) Firsat bu firsat rahatlarini bozmadan evdeki sakinleri de fotografladim, tanisin diye. Buyuk bir aileyiz biz. Arkadaslarim, ailem sagolsun dunyanini dort bir yanindan kurbaga getiriyorlar bana. Koleksiyonum aldi basini gitti. Gunun birinde muze acarsam sasirmayin.

PandoMIM

İrosum mimlemissin beni...


1. Neden blog yazarsınız?


Sozle dile getiremediklerim, konusup da anlatamadiklerim, biriktirip de bosaltamadiklarim icin okuyanlari bana dogru bir yolculuga cikarmak belki...


2. Son zamanlarda vakit ayıramadığınız bir uğraş?


Fotograf cekmek... Baktigim her goruntuyu kadrajlamaya alisiktim bir zamanlar oysa ki...


3. Şansli oldugunuzu dusundugunuz 3 şey?


Aileme layik biri olmak... Zeki olmak... Saglikli olmak


4. Mutfakta en sevdiğiniz uğraş?


Yemek yemek, yeni bir seyler denemek, becerikli birini yemek yaparken izlemek


5. En sevdiğiniz üç yemek?


Biber dolma, makarna, tarhana corbasi


6. Giyim konusunda abarttığınız eşya?


Ayakkabi...


7. Çocuklarınıza nasıl hitab edersiniz?


Bir kızım olsa adini Ezgi koyarim. Ona da Ezguuuş diye seslenirim sanirim. Oglum olsa Ekin olur belki ismi ona da Ekişşşşşşşşşşşşşşşşşş :)))


8. Sizi anlatan bi resim?



Gercek guzelligi ne kadar uzaktan tanirsiniz?




Fransız şirketi Evian’ın anketine katılan makyaj uzmanları, moda editörleri, fotoğrafçılar ve model ajansları kalın kaşları, anlamlı bakan gözleriyle Audrey Hepburn‘ü (1929-1993) “tüm zamanların en doğal güzeli” seçerler. Evian’ın anketinde oy kullanan Elle dergisi güzellik editörü Rosie Gren, “Audry, doğal güzelliğin vücut bulmuş halidir” diyor. Dik yürüyüşü, bir kuğuyu andıran boynu ve zarafetiyle kendine sonsuz güvenen, iç huzuru bulmuş bir kadın portresi çizen Audrey Hepburn’e güzelliğin sırları sorulduğunda cevabı bütün kadınlara, hatta erkeklere rehber olacak nitelikteydi:
“Çekici dudaklara sahip olmak istiyorsanız, dudağınıza tatlı sözden başkasını dokundurmayın. Güzel gözleriniz olmasını istiyorsanız, güzel insanlarla göz göze gelin, gerçek dostlar edinip sık sık görüşün. İdeal beden ölçülerine sahip olmak ve zayıf kalmak istiyorsanız, yemeğinizi yoksullarla ve açlarla paylaşın. Alımlı saçlara sahip olmak istiyorsanız, çocuğunuzun günde en az bir kere saçlarınızı okşamasına izin verin. Dikkat çekici pozlar vermek istiyorsanız, yanınıza bilgelik ve alçak gönüllüğü alarak yürüyün. Asla cahilce ve gururla yürümeyin. Bir kadının güzelliği giydiği elbisede, beden ölçülerinde ya da saç stilinde değildir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur. Çünkü gözler, kalbe yani aşkın yaşadığı ülkeye giden kapıdır. Bir kadının güzelliği; yüzündeki benlerden değil içinde sakladığı ruhundan okunur; sevgiyle gösterdiği ilgi, beslediği tutkudur. Ve güzellik, geçen yıllarla birlikte yalnızca daha da artar.”

GERÇEK GÜZELLİĞİ ARAYAN, TANIYAN, KENDİ İÇİNDE BULAN TÜM GÜZEL İNSANLARA BURADAN KOCAMAN BİR ALKIŞ.

Şarkısız olmaz, favori yatak seslerimden biri olan Carla Bruni'den "Those Dancing Days Are Gone" şarkisini dinleyelim biraz...


17 Ağustos 2009 Pazartesi

Kissadan hisse!

Dagarcimizda bulunmasi faydali olan oyku

SEVGİYİ YAŞAYANLAR
/PAYLAŞANLAR

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasinda ne fark vardir? Şöyle demiş:
"Bakin göstereyim".

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanlari çağirarak onlara sofra hazirlamiş. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sicak çorbalar gelmiş ve arkasindan derviş kaşiklari denilen bir metre boyunda kaşiklar. Ermiş davetlilere şöyle demiş:

"
Bu kaşiklarin ucundan tutup öyle yiyeceksiniz."

Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşiklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağizlarina. En sonunda bakmişlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmişlar sofradan. Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağiralim yemeğe. Yüzleri aydinlik, gözleri sevgi ile gülümseyen işikli insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşiğini çorbaya daldirip, sonra karşisindaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmişlar sofradan.

"
İşte, kim ki gerçek sofrasinda yalniz kendini görür ve doymayi düşünürse, o aç kalacaktir ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir. Şüphesiz ve şunu da unutmayin, gerçek pazarinda alan değil, veren kazançtadir daima."

Beklenti denen ne udugu belirsiz mahlukat!


Bir vesileyle hayatımdaki beklentilerimi sorgulamaya basladim kisa bir sure once. Antremanlarla tum bu beklentileri geri cekmeyi denedim. Simdi cok daha mutlu/huzurluyum. Aslında son derece kolay bir calisma bu. Karsilik beklemeden sevdiginizde, daha cok seviliyor, aranmayi beklemediginizde daha cok araniyor, sevgiyi aramadiginizda daha fazlasini buluyorsunuz. Ama sakin bunun kuantumla celistigini dusunmeyin. Cunku istemek ve hedef koymak ayri, beklentiler icinde kendinizi yiyip bitirmek ayri...

Rahatlayın. Rahat olun. Seven zaten sever ve birakmaz, sevmeyeni de zorla sevdiremeyiz.

Konuyla ilgili dusundugum sirada tuhaf bir sekilde asagidaki yazi onume cikti, onu da buraya ilistiriyorum.


"Beklentisiz sevmeyi denediniz mi?
"bugün telefon etmedi" demeden, "şu an nerede acaba?" 
diye kendi kendinizi yemeden, "yaş günümü hatirlayacak mi 
acaba?" diye bir beklenti içine girmeden...
onu yersiz kiskançliklara boğmaktan ve kendinizi yipratmaktan vazgeçebildiniz mi? 
oysa ansızın çalan bir kapida, onu karşinizda görmek ne güzeldir?
beklemediğiniz bir anda hediye almak...
ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajinin
tadina varmak. siz istediğiniz için değil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar? ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi? 
"bugün beni hatirlamadi" yerine "hiç beklemiyordum senin geleceğini" diyebilmek ne güzeldir...
onu boğmadan, kendinizi boğmadan sevebilmek ne güzeldir... yapilmamiş davranişlar, söylenmemiş sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi aşk çikmazinda kaybedeceğinize,
hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu olmak.
beklentisiz sevin... 
onu sevdiğiniz, onun da sizi sevdiği için sevin... 
sevgiye karişan "beklenti" denen illeti 
hemen silin yasaminizdan...
göreceksiniz ki, o zaman aşk, arkadaslik başka bir güzel...
göreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik...
 ben, beklentisiz seviyorum...
onun nerede olduğunu merak etmiyorum... "beni bugün neden aramadi" diye 
geçirmiyorum içimden, aramadiği zamanlarda... 
geleceğe dair hayallerim de yok zaten... 
onun yanimda olduğu anlar o kadar değerli,
o kadar kiymetli ki... gerçekleşmemiş ve 
gerçekleşmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari...
beklentisiz seviyoruz... 
sevdiğimiz için seviyoruz... 
hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... anlik seviyoruz...deneyin... beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün..."


Alıntıdır.

14 Ağustos 2009 Cuma

Dunya gozuyle bi madonna konseri gormek



isterim ki gelsin, gidelim yasayalim bu konseri. bu gece bir sarkisi takildi dilime 4shared'den indirdim hemen, nedense yokmus listemde. sozlerini de dusundum, soyledim birkac kere. cok sevdigimi hatirladim. bana cok anlamli geldi. gece oldu yine bir haller oldu bana...

Live to tell...

I have a tale to tell
Sometimes it gets so hard to hide it well
I was not ready for the fall
Too blind to see the writing on the wall
A man can tell a thousand lies
I've learned my lesson well
Hope I live to tell
The secret I have learned, 'till then
It will burn inside of meI know where beauty lives
I've seen it once, I know the warm she gives
The light that you could never seeIt shines inside, you can't take that from me
The truth is never far behind
You kept it hidden well
If I live to tell
The secret I knew then
Will I ever have the chance again
If I ran away, I'd never have the strength
To go very far
How could they hear the beating of my heart
Will it grow cold
The secret that I hide, will I grow old
How would they hear
When would they learn
How would they know

İtalya Seyahatnamesi: Bölüm 2 / Venedik 1




Marco Polo havaalanına iner inmez sıcak hava yanagimi yaladi. Bavulumuzu alip otobüse yerlestigimizde, gozumun onune Venedik'le ilgili kafama kazinan kareleri canlandirmaya calistim. Gecen sefer Venedik Festivali'ne denk gelmistim. Tam bir tiyatro sahnesiydi Venedik. Maskeler, turist kafilelerini goz ucuyla izliyor, kendilerine cekmek icin binbir turlu cilveyle isildiyorlar. Koprunun uzerinde bir ressam, manzarayi resmediyor. Hatta o anı fotoraflamis, yarismaya bile yollamistim. Oldukca basariliydi o zamanin gozuyle...
İlk gordugum ilginc seyin Venedik'in
batişini simgeleyen ve yardim cagiran el heykeli olacagini dusunurken
(gecen sefer oyleydi) karsima korsaniyla beraber orijinal bir kalyon cikti. İlgic iste, dedigim gibi her sey bir oyun sahnesini andiriyor Venedik'te. Gercek olmayan bir toprak parcasi uzerinde gercek otesi bir guzellik. İşte Venedik...

İtalya'nın 19 bölgesinden biri olan Venetto bölgesinin başkenti bu sehir aslinda hic yoktu. Yoktan var edilen bir sehir varsa o da iste burasıdır. Denizin uzerine 500 milyon meşe ağacıyla insa edilen Venedik'te yol yerine kanallar, araba yerine de tekneler kullaniliyor. Fare en sevdikleri canli. Ne de olsa akraba olmuslar artik. Yani belirli bir acidan bakildiginda sirin bile gorunebiliyorlar aslinda :)

Anakara tarafinda yetistirilen tek urun mısır, o da yemek icin degil Goodyear'in lastiklerinde kullanildigi icin. İlginc gelmisti bana. Mısırdan lastik.

Sehrin iki ana merkez noktasi var. Biri San Marco Meydanı... Mahserin 4 atlisi burada (Constantinapolis'ten gelmis bunlar). Bu muhtesem guzel meydanda ben oradayken Leonard Cohen konseri icin hazirliklar vardi. O tarihte Venedik'te olup, bu atmosferde Cohen keyfi yasamak ayri bir keyif olurdu herhalde.

Diger bir merkez ise Rialto Köprüsü. İtalya'da dukkanlardan olusan 2 kopruden biri bu kopru. (digeri Floransa'da. Turkiye'de de bir tane var.) Kopru kendi masraflarini karsilasin diye onerilen bir proje uzerine kopru dukkanli yapilmis. Koprunun cevresi enfes restoranlarla dolu. Ozellikle bir tanesinde Spagetti alla Vangole (Kum istiridyeli)'yi denemenizi tavsiye ederim.

Venedik devam edecek...




Kotu olmasaydi iyiyi taniyabilir miydik?


Bazi insanlar ne kadar dusuncesiz, saygisiz, anlamsiz, faydasiz, guvensiz, samimiyetsiz, degersiz, duyarsiz, hayirsiz, inancsiz, kafasiz, meymenetsiz, nursuz, ölçüsüz, patavatsiz, sevimsiz, tutarsiz, ugursuz, vicdansiz...

boyle biri varsa hayatinizda tez vakitte uzaklasin. Peki ya gidecek yeriniz yoksa, o da bir turlu gitmiyorsa?!

iyi olmayi secenlerdenseniz, siz siz olun, yolunuzdan sasmayin. Cunku zor olan bu. Bunu basarirken uzun ve yuksek atlama engelleriyle karsilasacaksiniz elbette. EEE oyle sinavsiz sinif gecme var mi hic bir okulda? Sabir sabir yaaa sabir!

(ne mi oldu? bugun sahit oldugum bir olay uzerine aklim sasti, icimi bosaltmak istedim)

Sangria Mamma Mia!


İstiklal’de ekolojik urunler satan Ambar’dan 12 TL’ye temin edilebileceginiz bu enfes İspanyol ickisini isterseniz evde de kolaycacık hazırlayabilirsiniz. Ev partileri icin kocaman bir canakta buzla servis edersiniz Sangria'yı, mukemmel olur.



Tarif:

1 limon

1 portakal

35 cl rom

100 gr toz seker

70 cl kırmızı sarap

1 ½ bardak portakal suyu

Bir canak icinde rom, sarap ve portakal suyunu karistir,

Birkac dakika dinlendir, karisima sekeri ekle, eriyene kadar karistir

Portakal ve limonun kabuklarini soy, ince halkalar halinde dilimle, karisima ekle

Yarim saat kadar oda sicakliginda beklet, daha sonra agzini kapatip buzdolabinda en az 6 saat beklet

Servisten once karisima buz ekle

Alkol derecesini dusurmek isteyenler biraz daha portakal suyunu tahta kasikla karisima ekleyebilir.

Cok sevdigim Trainspotting filminin en guzel soundtrack’lerinden biri olan Perfect Day’de de Sangria’nın adi gecer... Yaziya bu sarkinin yasattigi huşu haliyle son verelim...


Perfect Day / Lou Reed

Just A Perfect Day,

Drink Sangria In The Park,

And Then Later, When It Gets Dark,

We Go Home.

Just A Perfect Day,

Feed Animals In The Zoo

Then Later, A Movie, Too,

And Then Home.

Oh It's Such A Perfect Day,

I'm Glad I Spent It With You.

Oh Such A Perfect Day,

You Just Keep Me Hanging On,

You Just Keep Me Hanging On.

Just A Perfect Day,

Problems All Left Alone,

Weekenders On Our Own.

It's Such Fun.

Just A Perfect Day,

You Made Me Forget Myself.

I Thought I Was Someone Else,

Someone Good.

Oh It's Such A Perfect Day,

I'm Glad I Spent It With You.

Oh Such A Perfect Day,

You Just Keep Me Hanging On,

You Just Keep Me Hanging On.

You're Going To Reap Just What You Sow,

You're Going To Reap Just What You Sow,

You're Going To Reap Just What You Sow,

You're Going To Reap Just What You Sow...

13 Ağustos 2009 Perşembe

ABLAM MUTLU YILLAR!



Kıymetlim, canim cigerim, kankam, kan kardesim, can kardesim, cankusum, biricigim, tek tanem, bi tanem, gonlumun kralicesi ABLAM.

Nice guzel senelere, beraberce :)









Mitolojik kahramanlar gunumuzde n'aparlar?


Mitolojik hikayelere oldum olasi merakim vardir. Elime gectikce okurum bu olaganustu tanri ve tanricalarin maceralarini. Dinlerden once, kesiflerden, buluslardan daha once, tabiat olaylarini aciklamak icin, bir guce baglanmak ve felaketlerden korunmak icin uretilmiş bu mitler, insanoglunun caglar oncesinden bile ne kadar yaratici oldugunu gozler onune seriyorlar.

Bugun yine karistiriken markalara isim olarak konulmuş mitolojik kahramanlarin gorev ve yetenekleri dikkatimi cekti. İşte marka olan birkaç tanri-tanrica...

Bellona (Mobilya)- Romalı’ların Zafer Tanrıçası.

Juventus (Futbol takımı) - Gençlik Tanrıçasının adı.

Kybele (Maya-kadın iç giyim) - Roma ve eski Anadolu mitolojisinde Tanrıların anası.



Luna (Margarin) - Romalıların Ay Tanrıçasına verdikleri ad.

Nike (Spor malzemeleri)– Yunan Mitolojisinde Zafer Tanrıçası. (Yandaki - Nike sporda hızı vurgulamak amaciyla kanatli bir tanriçayi secmis alameti farika olarak kendine)

Eros (erkek iç çamaşırı)– Aşk tanrısı


Parti kızı oldum!









IAA'in partisi bu yaz Suada'da oldu. Parti haricinde baska bir alanda da Ayhan Sicimoglu'nu dinledik. İyi olur mu, eglenir miyiz diye dusunerek gitmistik Cero'yla ama iyi ki gitmisiz diyorum. Liancim, ortakulak agrisi cekiyormussun bugun. Gecmis olsun. Oysa dun ne kadar da iyiydin.

Gecenin sonunda ceren'in "araba kullanma, gel bende kal" onerilerine kulak asmayip mojito, bira ve vokta karisimi alkollu halimle eve arabayla dondum. allaha cok sukur sag sali geldim ama tovbe ettim bir daha asla. bu kendi kendime verdigim bir soz olsun, siz de sahidim olun.