23 Şubat 2010 Salı

Mimlenen ben cevaplarımla karşınızdayım.

Tatlı kuş ablam http://yazaski.blogspot.com/ bana 2 şeker mim atmış... 1 numaralı mim, evimin bir köşesi ve dinlediğim müzik!  

Evimin bir köşesinde karşılıklı duran iki küçük heykelcik var. Biri kitap okuyan bir kadın, diğeri de yine kitap okuyan bir melek. Bunların arasına bir mum koydum. Aksam hava kararınca yakıyorum mumu, ortaya son derece romantik bir atmosfer çıkıyor. Arkadaki ağaç da dilek ağacım. Zaman zaman üzerine uğur getireceğine inandığım objeleri asıyorum. Şu an, bir dalında Ayla'nın Bodrum'dan getirdiği "nazar boncuklu çan", bir dalında da ablamın hediyesi "lucky" logolu kolye asılı. Köşenin benim için mesajı ise, kitap okumayı hatırlatması... Hatırlatmaya neden mi ihtiyacım oluyor. Tüm gün yazan ve okuyan biri oldugumdan gozlerim yorulabiliyor aksama kadar. Ve kitaplar ihmale gelmez... Gördüğünüz gibi bir tarafta da sevgilimin bana doğum günü armağanı  "Ejderha Dövmeli Kız". Okunmak için sırasını bekledi sabırla, şimdi sıra onda... 


Müziğim: Arabada bir sabah dinleyip, bugun defalarca art arda caldigim sarki, Andrea Bocelli-Melodramma




İkincisi de evimizin antre köşesi.

Antre köşemde de yine sevgilimin doğum günümde hediye ettiği kurbağalı welcome süsü var... Çok tatlılar.

Mimi yolluyorum ugurböcügu İrem ve tibetdiyarı Siboş'a...

9 Şubat 2010 Salı

Miu Miu ve Vera Wang...

Özel bir marka düşkünlüğüm yok ama kumaşta ve deride kaliteyi ve orijinal tasarımları severim… Bunun icin de kendime 2 marka sectim. Amerika’daki alışveriş maceralarım boyunca askılardan, raflardan beni çağırmayı başaran bu iki marka Vera Wang ve Miu Miu…

Miu Miu’nun özellikle ayakkabı, çanta ve güneş gözlükleri fark edilir güzellikte...    

Miu Miu - Istanbul

Ayrıca yine Miu Miu’nın İstanbul isimli iki farklı çanta tasarımı var ve yalnızca İstanbul’da satılıyor. Avrupa’da bununla dolaştığınızda sükse yapıyorsunuz.

Vera Wang ise, en cok gelinlikleriyle göz kamastirir... Bir de Hawai’deki Halekulani otelinin suit odalarını tasarlamıştır ki, Vera Wang gelinlikle evlendiyseniz balayı konseptini bu inanilmaz suit odayla tamamlayabilirsiniz...

Vera Wang - Look Elixir - 300 USD

Pahalıdır evet... Ama begendiginiz cok ozel parcalar icin biraz bekleyip, sabredip, para biriktirip almak da ayri bir keyif... 

4 Şubat 2010 Perşembe

Bekle bekle nereye kadar?!

Durduk bekliyoruz. Nefesler tutuldu. Çıt yok ama... Bir işaret, bir ipucu. Derin bir sessizlik hakim ortalığa. Susmak bilmeyen iç sesimizi bastıran bir uyarana ihtiyaç var... Şu ölü toprağı serpilmiş yere bir ruzgar gerek. Hafiften kaldirsin uzerindeki tozu, üfürsün işe yaramaz otu böcüğü... Ama yok, hala bekliyoruz. Sus-pus olmusuz. Hala içerden biri konusuyor. "Verecek cevabım yok sana, e sus be kadın..." kendi kendimize mahcup olduk anlayacagın. ihtiyaclarimizi karsilikiz biraktik. Ac-susuz kaldi damarlar. Dilimiz damagimiz kurudu soylenmekten. Ben usandım, o uslanmadi. Nuh dedi de peygambere yuz vermedi. İdama mahkumsan bile bilmek istersin degil mi? Sessizlik bozar seni. En azindan bir vasiyetname hazirlarsin, bir anı yazısı... Yok ama, habersiz bırakmak en buyuk iskenceymis meger...

Zam mı alacağız, ağzımızın payını mı? Haberimiz yok. Suskunca bekliyoruz yerimizden. Kıpırdayacak halimiz kalmamış...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Gecmise yolculuk...



Elden ele dolasan mimlerden bir digeri... Cevap verirken cok keyif aldim, beni eskilere goturdu.  
1- Beni mimleyen arkadasim:


2- Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleriyle) yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem… Ve hangi yönünüze katkıda bulunduğu…

Aksamlari, babam isten cikip annemi alir eve oyle gelirlerdi. Biz de sabirsiz bir halde ablamla pencerenin kenarina tuner ve gelen arabalardan fal tutardik. Yok iste ne bileyim: “Gelen 3. araba annemler olacak”, “10’a kadar sayicam gelecekler vs.” Bu sure icinde, ben kucugum ya, bir sakarlik olurdu hep. Hep de cogunlukla pencere kenarinda dizili duran uslu saksı bitkileriyle ilgili. Ben devirirdim, ablam buyuk ya, canim benim gider supurge-faraş getirir, bir guzel derler toparlardi ortaligi, anneme de bir sey caktirmazdik. Bu aktivite, hem ablamla http://yazaski.blogspot.com/ iliskimizin guven uzerine kurulmasina, hem de paylasim ve isbirliginin guclenmesine neden oldu diye dusunuyorum simdilerde... Bir de sabirla beklemeyi... Hey gidi hey!   
3- Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı?

İp... Cok severdim ip atlamayi. Hatta oynayacak kimseyi bulamazsam, salonda iki sandalye arasına gecirirdim lastigi, birler-ikiler-ucler allah ne verdiyse...

4- Sokakta oynar mıydınız?

Hem de nasil. Annem sokak cocugu derdi bana... Hala cok severim sokakta olmayi. Simdi de “gezegen” diyorlar. Pek bir sey degismedi yani :P

5- Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay…

Keşke demiyorum. Eminim ne olduysa olması gerektigi icin olmustu. Ama saat kısıtım olmasından cok hosnut degildim. Herkes sokakta takılırken ben eve soz verdidigim saate (erkenden), istemeye istemeye, hatta kös kös dönmek zorunda kalirdim. Babam, biz farkında olmadan dakik yetistirmis bizi ve sozunun eri... Ona şimdilerde cok minnettarım. Bana gore bu cok onemli bir vasıf. Sagol babacım.

6- Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay…

İyi ki İstanbul’a taşınmışız. Çok ağlamıştık abla kardeş. Arkadaslarimizi bırakmıstık geride. Dedemi Ankara’da bırakmıştık. Annemin aklı orda kalmıştı. Ama sonra İstanbul bir vazgecilmez oldu. Ufkumu açtı. Cok sey kazandirdi. Cok mutluyum burada oldugum icin.

7- Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı

Aile bağlarımızdı her seyden once... Benim icin cok kıymetli oldu her daim. Pazar kahvaltılarımız, yılbaşı gecelerimiz, tatillerimiz. Sevgiyi kesfetmek-buyutmek icin bundan iyi bir ortam sunulamazdı herhalde... 


2 Şubat 2010 Salı

Hayat yolu

Hayatın ne olduğunu anlayana kadar yarısı geçer.
George Herbert
Ama olsun, biz keyifle önümüze bakalım :)))))))))

1 Şubat 2010 Pazartesi

Father and Daughter...



Father and Daughter by Michael Dudok De Wit
A father says goodbye to his young daughter and leaves. As the wide Dutch landscapes live through their seasons so the girl lives through hers. She becomes a young woman, has a family and in time she becomes old, yet within her there is always a deep longing for her father.













Babama özlemle...